TEDMEM 2021 Eğitim Değerlendirme Raporu Özeti



TEDMEM 2021 Eğitim Değerlendirme Raporu Özeti

 

Küresel pandemi sebebiyle tüm öğrenciler yaklaşık 1,5 senelik bir süre boyunca yüz yüze eğitimden, okullarından uzak kalmıştır. 2021-2022 eğitim öğretim yılında yüz yüze eğitime geri dönüş kararı alınmıştır, bu alınan kararın olabilecek her yolla desteklenmesi önemli ve olmazsa olmaz bir adımdır. Fakat yaşanan bu geçiş sürecinin etkililik derecesini, sürekliliğini ve güvenliğini sağlayacak, aynı zamanda gelecek dönemlerde atılacak olan adımlara yol göstericiliği yapacak kapsamlı bir geri dönüş planı yapılmadığı gözlemlenmektedir. Birçok ülke bu geri dönüş planı için öğrencilere psikolojik, sosyal, ekonomik, her yönden destek sağlayacak, gerekli önlemleri almaya yönelik stratejik çerçeveyi önceden hazırlamıştır. Bu plan kapsamında ölçme ve değerlendirme, uygun program geliştirme, okul eğitim takvimi ve ders saatleri gibi düzenlemeler okula geri dönüş sürecinden önce belirlenmiştir. Türkiye’de bu planların gereken ölçüde, özellikle önceden alınmamış olması eksikliklere yol açmıştır. Yaşadığımız küresel salgın sonucunca oluşan “yeni normal” sürecinde, daha kapsamlı bir plan oluşturulması, eğitimin daha güçlü ve olası sorunlara karşı dirençli olabilmesi için çok önemlidir.

Bunlara ek olarak, içinde bulunduğumuz çağ sebebiyle eğitimdeki eksiklikleri gidermenin yanında daha önemli olarak yenilikçi bir yaklaşım içerisinde olmalıyız. Bu konu ele alındığında, Türkiye için öncelikli olarak ele alınması gereken konu eğitimde fırsat eşitliğidir, Millî Eğitim Bakanlığı da bunu onaylamaktadır. Bu konuda gelecek planlamasıyla ilişkili olarak dört öncelik belirlenmiştir. Bu öncelikler okul öncesi eğitime erişimi artırmak, okullar arasındaki imkân farklılıklarını gidermek, öğretmen niteliğini artırmak ve mesleki eğitimi güçlendirmek olarak sıralanmıştır. COVID-19 salgınının eğitim öğretim süreçlerinde yol açtığı hasarı gidermek ve gerekli iyileştirmeleri sağlamak üzere ek bir bütçe planlaması yapılmalıdır. Ülkemizde bu konu ile ilgili eğitim öğretime ayırılan bütçe paylaşılmamıştır. Bu kapsamda eskiden daha iyiyi hedefleme, öğrencileri maddi manevi yönden destekleme, gelişimlerine katkıda bulunacak planlar yapma ve uygulama, oluşabilecek sorunları öngörme, bununla birlikte sorunların çözümü için de uygun çözümleri saptama önemlidir, olmazsa olmazdır.

2021 yılında, salgın süreci içerisinde okulları açık tutabilmek için farklı modeller denenip uygulanmıştır. Eylül ayı itibariyle aşılanma oranı artmıştır ve okulları açık tutma kararı kesinleşmiştir. Bu kararın sürdürülebilirliği açısından sınıf bazlı kapanma etkili olmuştur. “2020-2021 eğitim öğretim yılında 5 yaş grubu çocukların okul öncesinde ve ilkokulda okullaşma oranı bir önceki yıla göre 16,57 yüzde puan düşerek %58,53 olmuştur. Bu veri, salgın döneminde 5 yaşında okula kayıt yaptırabilecek neredeyse her 10 çocuktan 4’ünün eğitimine başlayamadığını, yaklaşık 553 bin çocuğun eğitim sisteminin dışında kaldığını göstermektedir. 5 yaş grubu çocuklarının okul dışında kalma nedenlerinden birinin salgın olduğu düşünülse de önceki yıllarda da bu yaş grubunda okullaşma oranının en fazla %75 civarına ulaşabildiği, geriye kalan yüz binlerce çocuğun salgın öncesinde de okula kayıtlı olmadığı gerçeği göz ardı edilmemelidir. Dolayısıyla, okul öncesi eğitime erişim oranlarının düşük olması, salgın öncesinde de var olan ve salgınla birlikte daha da derinleşen bir mesele olarak ele alınmalıdır.” Bu konuyla alakalı olarak okul öncesi dönemindeki çocukların neden okul dışında kaldıkları tespit edilmeli ve öğrencilerin aileleri konu hakkında bilinçlendirilmelidir. Derslikler yapılmalı ve uygun pozisyona öğretmen istihdamı sağlanmalı, somut adımlar atılmalıdır. Zorunlu eğitim çağındaki yaklaşık 676 bin çocuk eğitim sisteminin dışında kalmıştır. Eğitim sistemi dışında kalanların büyük çoğunluğu ise 14-17 yaş aralığındaki çocuklardan oluşmaktadır. Bu endişe verici bir durumdur ve eğitim terkinin en çok lise döneminde gerçekleştiğinin somut göstergesidir.

2021 yılında özel okul ve öğrenci sayısında düşüş gözlemlenmiş ve aynı zamanda özel okullarda istihdam edilen öğretmen sayısında da ilk kez düşüş yaşanmıştır. Bu sebeple on binlerce öğrencinin eğitimi kesintiye uğramış, binlerce öğretmen ekonomik nedenler dolayısıyla işinden çıkarılmış, bu öğretmenlerin aileleri de göz önünde bulundurulacak olursa, bu olumsuzluk toplumun azımsanmayacak bir bölümü için büyük bir problem halini almıştır.  Öğretmenler ve okul bünyesi COVID-19 döneminde ortaya çıkabilecek krizlere hazırlıklı olmalıdır. Bu krizler toplumsal anlamda, eğitime yüz yüze katılamayan, okula devamlılık sağlayamayan öğrencileri içerir. Bu duruma çare olarak mesleki eğitim yaşanılabilecek kriz durumlarına uyarlanabilecek esneklikte yapılandırılmalı. Eğitim paydaşları arasında iş birliği sağlanmalı, böylece kriz fırsata çevrilmelidir. “Mesleki eğitim kurumlarındaki üretim faaliyetleri öğrencilere kazandırılması hedeflenen beceriler ile ilişkilendirilmeli; daha fazla öğrenci ve daha fazla hedef beceriyi kapsayacak şekilde yapılandırılmalıdır” Her öğrenci farklıdır ve her türlü uygulama bu farklılıklara adapte olabilecek şekilde geliştirilmelidir. Kazanılması hedeflenen becerileri kapsayacak şekilde olmalıdır, daha fazla öğrenciye ve daha fazla beceriye ulaşabilmelidir. Ayrıca, Mesleki eğitimle ilgili iş birliği protokolleri ve projeler için uzun vadeli ve çok boyutlu bir değerlendirme sistemi geliştirilmelidir.

Tüm bunların yanı sıra, mesleki bilgi dışında genel ve akademik becerilerin de geliştirilmesi önemli bir özelliktir. Öğrencilerin nitelikleri geliştirildikçe, genel/akademik olarak kişisel gelişim sağlarsa eğitimde de daha başarılı oldukları gözlemleniyor. Bunlara ek olarak, özel eğitim ihtiyacı olan çocukları da unutmamak gerekir, bu çocuklar tıpkı diğer öğrenciler gibi okullarından uzak kaldılar ancak durum onlar için çok daha zorlayıcı. Çünkü bu öğrencilerin yüz yüze eğitimde dahi özel yaklaşıma ihtiyaçları vardır. Özel eğitime ihtiyacı olan çocuklar için çözüm yolları sağlanmakta olsa da tüm çocukların bu kaynaklara erişim imkânı yoktur. Ayrıca, özel eğitim personellerinin ve öğretmenlerinin mesleki becerileri, yeterlilikleri yeni oluşabilecek krizlere dayanıklı olacak şekilde desteklenmelidir.

2021 yılında son 16 yılın en düşük öğretmen ataması gerçekleştirildiği gözlemlenmektedir. Bunun önüne geçebilmek için öğretmen atamaları için uygulanmakta olan değerlendirme yönteminin işlevini yerine getiremediği sonucuna ulaşabiliriz.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Rehberlik Etkinlikleri

Technological Tools / VOKI